Skip to content Skip to footer

Miyom Nedir?

Miyomlar, rahimde (uterus) yer kaplayan ve rahim düz kas dokusundan köken alan iyi huylu tümöral yapılardır. Kadın hastalıkları ve doğum polikliniğine başvuran tüm kadınların yaklaşık %20-30’unda görülürken yaş ilerledikçe bu oran artar ve menopoz ile geriler. Afrika kökenli Amerikalılarda %50 civarında görülürken, Asya ve Kafkas ırklarında bu oran yaklaşık %25’tir. Milimetrik boyutlarda olabilecekleri gibi 30 cm çapına ulaşacak kadar büyüklerine de rastlanabilmektedir. Tek veya çok sayıda karşımıza çıkabilmektedir.

Miyomların oluşma nedeni henüz net olarak aydınlatılamamış olsa da ergenlikte çok rastlanmaması, sıklıkla 30-45 yaşlarda görülmesi, gebelik halinde büyüme, menopozdan sonra ise küçülme eğilimine girmesi ve bazen kaybolması, GnRH agonistleri kullanıldığında küçülme yanıtı vermesi ve incelendiğinde içinde estrojen reseptörlerine rastlanması patogenezinde (oluşmasında) estrojenin önemli bir rolü olduğunu göstermektedir.

Miyomları, yerleşim yerilerine göre sınıflandırdığımızda genellikle subseröz, intramural ve submuköz miyomlar olarak karşımıza çıksalar da intraligamenter, servikal ve nadiren miyomatozis adını alan ve tüm vücuda yayılmış şekilde de görülebilirler.

Subseröz miyomlar rahimin seroza ismi verilen en dış tabakasında tutulum gösterirler. Buradan saplı bir miyom olarak çıkıp uzanım gösterebildiği gibi, karın içi komşu diğer organlardan damarlanma göstererek parazitik miyom adını alarak büyüme gösterebilirler.

İntramural miyom en sık görülen miyom şeklidir. Rahim düz kası içerisinde gelişir.

Submukozal miyomlar ise rahim iç duvarına yerleşir ve genelde anormal kanamalara sebebiyet verirler. Kimi zaman büyüyüp rahim ağzından dışarıya uzanım gösterebilmektedirler.

Belirtileri Nelerdir

Miyomlar sayısına, yerleşim yeri ve boyutuna göre belirtiler verebilmekte olup, genellikle belirti vermeden genel jinekolojik muayene ve ultrasonografi esnasında fark edilmektedirler. En sık klinik bulgu anormal kanama (fazla miktarda, uzun süren, düzensiz adetler) olup miyomu olan hastaların %30’unda görülür. Bu nedenle kansızlığa (anemi) sebep olurlar. Miyomlar dejenerasyona ve basıya ve büyümeye bağlı olarak karında şişlik ve ağrıya da neden olabilmektedir. Boyutu artmış miyomlar bulundukları bölgelerde çevre dokuya yaptıkları bası nedeniyle, rahim içinde yerleşmişse kısırlığa, mesane basısında sık idrara çıkma ihtiyacına, daha büyüyüp idrar borusuna bası yaptığı durumlarda idrarın böbreklere doğru birikmesine bağlı böbrek hasarına, bağırsak basısında kabızlık, devamlı gaz çıkarma ihtiyacı ve kuyruk sokumuna vuran ağrıya, vajinal basıda cinsel ilişki esnasında ağrıya sebep olabilmektedirler. Saplı miyomların kendi etrafında dönüp kanlanmalarının bozulması durumu da şiddetli ağrıya sebebiyet verebilmektedir.

Gebelikte görülen miyomlar ise yerleşim yerine ve boyutlarına göre düşüklere, bebeğin beslendiği plasenta adı verilen halk arasında bebeğin eşi olarak bilinen oluşumun erken ayrılmasına, normal doğum esnasında rahim ağzının açılmasında kısıtlılığa ve dolayısıyla doğum şeklinin sezaryene dönmesine, şiddetli kramplara ve karın ağrısına sebebiyet verebilmektedirler.

Tanı Nasıl Konulur:

Başvuran kişinin şikayetlerine yönelik yapılacak bir fizik (pelvik) muayene ve yardımcı yöntem olarak ön planda ultrasonografi ile konulur. Küçük miyomların yakalanmasında karından bakılacak ultrasona göre vaginal ultrasonografi daha faydalı olabilmektedir. MR ve BT ile tanı konulabileceği gibi, rahim iç yüzünü tutan miyomların (submuköz) değerlendirilmesinde rahim içinin kamera ile görüntülendiği histeroskopi, rahim içine verilen kontrast bir madde eşliğinde çekilen bir film ile rahim şeklini bozmuş durumlarda bilgi verebilen histerosalpingografi ve kapalı ameliyat yöntemi olarak da bilinen laparoskopi de tanı koymada faydalı yöntemler arasındadır. 35 yaş üstünde anormal kanaması olan kadınlarda miyoma eşlik eden farklı bir neden olup olmadığı da rahim içinden yapılacak bir örnekleme (biyopsi, küretaj) ile mutlaka araştırılmalıdır.

Tedavi

Miyomlar kişide şikayet yaratmıyor ve boyutları küçük ise herhangi bir ilaç tedavisi veya cerrahi gerekmeksizin 6 ayda bir yapılacak rutin jinekolojik takipler (muayene ve ultrason) yeterlidir.

İlaç tedavisi kişinin şikayetine ve yaşına göre belirlenmektedir. Ağrıya ve kanamalara yönelik ilk tedavi anti-inflamatuar tedavisidir. Bir takım hormon tedavileri de kanamaya yönelik tedavide kullanılabilmektedir.

Kişinin ilaç kullanamadığı, ilaçların yan etkileri olduğu veya tedavide yetersiz kaldığı durumlarda cerrahi yöntemlere başvurulabilir. Tedavide seçilecek cerrahi yöntem hastanın yaşı, sosyal durumu, çocuk isteği olup olmaması, miyomların yerleşimi, sayısı ve büyüklüğü gibi faktörlere göre belirlenmelidir. Cerrahi tedavi seçenekleri arasında sadece miyomların alınması (miyomektomi) veya rahmin tümünün alınması (histerektomi) bulunmakla birlikte bu seçenekler cerrahın deneyimi, miyomların yerleşim, boyut ve sayısına göre laparotomi (açık cerrahi), laparoskopi (kapalı ameliyat olarak da bilinir), histeroskopi yöntemleriyle uygulanabilir.

Leave a comment